
İskitler
Sakalar olarak da bilinen İskitler MÖ 9. yüzyılda İç Asya'dan batıya doğru göç etmeye başlamışlar, MÖ 8-7. yüzyıllarda Güney Rusya ve Ukrayna topraklarına yayılmışlardır. Kırım merkezli bu devasa imparatorluk MÖ 4-2. yüzyıllardaki Sarmat baskısına kadar devam etmiştir.
İskitler, kudretli Bozkır atlıları olarak geniş coğrafyalara yayılmış ve tarih sahnesinde önemli bir yer edinmişlerdir. İlk olarak Kimmerleri yerlerinden ederek Kafkaslara ve Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlara yerleşmiş, kısa sürede bu halkı tamamen yok etmiştir. Ardından Batı İran, Suriye Filistin'e hükmederek Mısır sınırlarına kadar ilerlemişlerdir. Ancak MÖ 513 yılında Pers Kralı Darius’un seferleriyle zayıflamış, MÖ 4. yüzyılda Makedonya Krallığı tarafından mağlup olup, nihayetinde Sarmat darbeleriyle MÖ 2. yüzyılda tarihten silinmişlerdir.
İskitler ve Türkler arasında sanat, hukuk (töre), din, hayat tarzı, idari ve askeri yapı bakımlarından benzerlik görülmektedir. Mesela İskitler çadır şekline getirilmiş arabalarda yaşarlardı. Esas işleri hayvancılıktı. Kıyafetleri çizme, pantolon, kaftan, başlıktan oluşuyordu Maden ve özellikle altın işlemeciliğinde çok ileriydiler. Atlı savaşçı olarak ata ve at koşum takımlarına çok önem veriyorlardı. Esasında İskitlerin Türk oluşu bütün Türkistan boyunca yayılmış kurganlardan çıkarılan eşyaların sonraki dönemdeki Türk kurganlarından çıkarılan eşyalarla üslup ve içerik bakımından aynı olması ile anlaşılabilir.
Sakaların diliyle ilgili olarak Sus ve civarından bulunan çivi yazılı metinler onların dilinin Türkçe olduğunu göstermektedir. Oldukça dağınık olan yazılardan Sakaların Türklüğü anlaşılmaktadır. Bu çivi yazılı metinlerde Türkçe kelimelere, anira, onarmak; arta, oturmak; daldu, doldurmak; gik, gök; irçigi, artmak, artık; kutta, katmak; çağri, oğul; val, yol; vita vana, ôte yana; vurun, urun ôrnek olarak verilebilir. Mordtmann bu metinlerden hareketle Sakaların Türk olduğunu ve bu yazıtların Türk-Tatar dil köküyle bağlantılı olduğunu kabul etmekte ve bu dile Sakça adını vermektedir. Bu metinlerde, özellikle fiillerin hemen hemen tamamı Türkçedir. Bunu bir tesadüf olarak düşünmek mümkün değildir. Tuna “Birbiriyle hiç ilgisi olmayan Dünya dillerinde, tesadüfi kelime uygunlukları bir mucize kabilendendir ve örnekleri bir elin beş parmağını geçmez” derken, bunun sebebini de adı geçen eserde açıklamaktadır. Oysa, Sus‟ta bulunan ve Sus diliyle ilgili görünen kelimelerin büyük çoğunluğu Türkçedir.
Bir Pers rölyefinde İskitler:

Kazakistan'da Alma Ata'nın yakınındaki Esik kurganında üzeri yazılı küçük bir kap ve Altın Elbiseli Adam bulunmuştur. Sakalara ait olup 26 harften oluşan bu yazı Süleymanov tarafından "Han'ın oğlu 23 yaşında yok oldu, halkın adı da yok oldu." şeklinde günümüz Türkçesine aktarılmıştır. Esik kurganında bulunan küçük kap üzerindeki yazı İskit/Sakaların Türklüğünü göstermek bakımından büyük önem taşımaktadır. Benzer şekilde Mordtmann'ın da belirttiği gibi Susa şehrinde bulunan çivi yazılı belgelere göre Sakaların dili Türk-Tatar ve Fin-Ugor dillerinin henüz ayrılmadığı dönemdendir.
Aşağıda Esik Kurganında bulunan Altın Elbiseli Adam görülmektedir. Bir prense ait olduğu düşünülen altın elbise, sanat tarihi açısından adeta bir şaheserdir. Elbisede, bir İskit (Saka) geleneği olarak karşımıza çıkan sivri başlık burada da göze çarpmaktadır. Hatta Perslerin İskit topluluklarından bir grubu ‘‘Saka Tigrakhauda’’ olarak tanımlamaları ‘’Ok şeklinde sivri başlık giyen Sakalar’’ olarak bilindiklerini göstermektedir.
